top of page
Yazarın fotoğrafıBregeal Yazıyor

"ARAF"- Sudenaz ÇOLAKOĞLU

Güncelleme tarihi: 31 Eki 2022


Sudenaz ÇOLAKOĞLU / 10-C

Ankara, 2018


HİKÂYE

ARAF


Şehrin ilk ışıklarıyla genç bir kadın yeni bir güne başladı.

Yaşamak, dünyayı doyasıya içine çekmek hayatında ona bahşedilmiş en büyük hediyeydi. Bir günü bile onun olmayan dünyanın bir nefesine hükmetmesine izin vermişti o gün Tanrı.

Genç kadın, gözlerini güneşin aralanmış perdenin arasından usul usul sızan ışıklarıyla açtı ve ilk iş saatine baktı. Her şey yolundaydı, gün onun için olması gereken saatte, az önce başlamıştı. Ellerini inceledi kısa bir süre. Genç yaşına rağmen yorulmuş, bir nebze de nasırlaşmış elleriyle yorganı üzerinden attı. Bastıramadığı bir heyecanla sendeleyerek aynanın karşısına geçti ve hayatın dayanılmaz ağırlığına katlanmayı başarabilmiş çizgisiz ama bir o kadar da yorgun suratını incelemeye koyuldu. Her satırını ezberlemişti yansımasının. Gözleri her daim yorgun bakardı, belki hayat onu eskittiğinden dudak kıvrımlarını yukarı yükseldiğinde iki çizgi belirirdi. Ama o gün bunların hiçbirini önemsemedi. Çünkü durduğu yere yaptığı tüm güzel hataları ve kusurlarıyla gelebilmişti.

Belleğini zorladı ve bütün pişmanlıklarını, iyi kilerini anımsamaya çalıştı. Hiç keşke demiş miydi, keşkelerinden pişmanlık mı duymuştu yoksa her birine takıldığında yeniden mi ayağa kalkmıştı? Bilemiyordu. Minicik bir kız çocuğu duruyordu hâlâ tam karşısında. Gördüklerini, bildiklerini ona nasıl anlatırdı?

Koca bir ömrün özlemi vardı aynasında.

Birden defalarca çalan alarmın sesini işitmesiyle vakti ayrımsadı. Hızlıca kendini izlemeyi bıraktı ve günler öncesinden hazırladığı kıyafetlerini giyip odasından ayrıldı. Heyecan her yanını sarmış, damarlarındaki kanın çekilmesine, ellerinin ve ayaklarının uyuşmasına neden olmuştu. Paltosunu biraz beceriksizce sırtına attı ve kapıyı ardından kapattı. Kapanan kapı onu beraberinde bir Araf’a sürüklemişti. Bir yandan deli gibi koşmak, bacaklarını hissetmeyene dek her şeyden kaçmak istiyordu. Bir yandansa o kız çocuğuna yıllar önce verdiği sözü tutmak, tüm umutlarını, hayallerini gerçekleştirmek istiyordu. Oldukça tutarsız bir yanıydı bu kadının. Belki de yalnızca bir korkaktı. Umutları gerçekleşirse kendine yeni bir düş bulamamaktan korkuyordu.

Sokağa çıktığında tüm yüz kaslarının gerilmesine sebep olan rüzgâr acı acı çarptı yüzüne. Genç kadın üşüyor öyle ki soğuktan titriyordu. Yine de öylece sokağın başında bekliyordu. Usulca gözlerini göğe dikti ve uzunca bir süre dalgın gözlerle güneşe küsmüş günü izledi. Sanki yılların dayanılmaz ağırlığını göğe yüklüyor var olmanın hafifliğini ilk kez iliklerine kadar hissediyordu.

O sokaktan yüzlerce insan geçti belki. Genç kadın hiçbirini görmedi. Kör olmuştu sanki tüm duyuları. İçindeki varlık kendisi miydi? Sustu, sustu, sustu... Kelimelerin zihninde dans etmesine izin verdi. Mazi tüm yaşanmışlıkları bir paçavra gibi yüzüne vurmuş ve hayatından geçip gitmişti yine.

Bacakları gittikçe ağırlaşıyor, ayakları onu taşıyamayacak kadar güçsüzleşiyordu. Nefesi kesilir gibi oldu, duraksadı. Her yorulduğunda, yıldığında bir kenara mı çekilecekti?.. Hayır, buraya bunun için gelmemişti! Bu denli kolay olamazdı çocukluğundan, ortaya koyduğu her şeyden bir anda elini eteğini çekmek. Savaşacaktı, burada KA-LA-CAK-TI !

Aniden delicesine koşmaya başladı. Rüzgâr yüzüne bu kez çok daha sert vuruyordu, umursamadı. İnsanlar dehşete düşmüşçesine ona bakıyorlardı,

yine umursamadı.


İşte şimdi özgürdü.

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Sitemize Abone Olun

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

bottom of page