* Anadolu Mektebi Yazar Okumaları Cengiz Aytmatov Paneli Konuşması
Ankara, 2022
AYTMATOV'UN ESERLERİNDE GERÇEK HAYATIN İZLERİ*
Benim Aytmatov’a bakış açım, hayatın gerçekliğinin yazarın eserlerine ne ölçüde nv nasıl yansıdığıdır.
Aytmatov, eserlerinde yarattığı kurmacanın içinde yaşamın gerçeklerini, dünyada var olan düzeni ince ince işliyor. Eserlerinde karakterlerin ve onların hikâyelerinin yanı sıra Kırgız havasını içinize çekip zaman zaman Kırgız köylüsünün yaşadığı sıkıntılara, dertlere, çaresizliklere tanık olacaksınız. İnsanın en sevdiklerine veda etmek zorunda kalışının acı hüznünü hissedecek, savaşın kanlı eliyle uzanıp tırmaladığı toprakların kokusunu, yok olan hayalleri, yarım kalan hayatları, savaşın kanlı meydanında bir başına bıraktığı dul kadınları, öksüz çocukları tanıyacaksınız. Bunu yazarın kaleminden su sözlerle anlayabiliyoruz:
“Ey dağların, denizlerin öbür tarafındaki insanlar, siz ki mavi göğün altında yaşıyorsunuz, savaş neyinize gerek? Ben toprağım toprağım bakın! Ben her biriniz için aynıyım ve siz de benim gözümde eşitsiniz. Benim için önemli olan sizin sözleriniz değildir. Ben sizin dostluğunuz muhtacım. Çalışmanıza beni işlemenize! Bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim. Evler kurun temel olayım. Üreyin, çoğalın. Derinim, yükseğim, ucum bucağım da yok benim. Hepinize yeterim ben. Sen bana savaşmadan yaşayamaz mı diyorsun Tolganay. Bu bana bağlı değil ki. Siz insanlara, niyetinize, irade ve bilgeliğine bağlı.”
Bazı konular o kadar sert o kadar acımasız ki Aytmatov, eserlerinde gerçek hayatın bu acı tarafını yumuşatarak anlatmaya çalışmış. Aytmatov, eserlerinde savaş, kıtlık, açlık, gibi siyasi temeli olan sorunları ele almaktan hiç çekinmemiştir Tarihin büyük bir utançla yazdığı diktatörlerden, devlet insanlarından bahsetmemiştir. Aytmatov halktır, halkın sesidir. Savaşın elinde mutlak gücü bulunduran acımasız, doyumsuz yöneticilerinden çok sıradan yaşamlara, onların çektiği acılara değinmiştir. Çünkü savaşın gerçek yüzü, budur. Savaştan etkilenen suçsuz, günahsız kesimdir.
“Umut ve toprak” hayatımızda birbirinden ayrılmayan önemli iki unsurdur. Aytmatov eserlerinde bunları kılavuz bilmiş, hep değinmiştir.
Aytmatov, eserlerinde savaştan bahsederken bile hiçbir zaman savaşın adını kullanmıyor. İnsanları dünyevi hırslarıyla peçete gibi harcayanların yaşattığı acı dolu trajedileri tarlalarına ektiği umutlarla perdeliyor. Yitip giden hayatları yeşeren bir tomurcukla gizliyor. Bütün gerçekliğiyle savaşı anlatırken bile üretmeyi, düşünmeyi, öldürmek yerine yaşatmayı toprağın üzerinden anlatıyor. ’’Sen toprağa tohum atarsan buğday verir, başak verir. Sen toprağa gülle atarsan ölüm verir, acı verir. Daha önce verdiklerini de geri alır. Şakası yoktur bu işin.’’ diyerek özetliyor.
Aytmatov, tüm bunları ve daha fazlasını anlatırken okuru her zaman kitabın içinde tutmayı başarıyor. Akıcı ve berrak üslubunun yanında bunu başarmasının bir sebebi daha var, bu da her zaman okurlarına iki seçenek sunması. Kitabı okurken hiçbir zaman tek bir gerçeklikle baş başa kalmıyorsunuz. Sizden bir seçim yapmanızı istiyor. Acılarla savaşacak mısın yoksa acılarının altında ezilmeyi kabul mu edeceksin? Aytmatov, kaybedecekseniz bile savaşarak kaybetmeyi öğretiyor. Aytmatov, eserlerinde bizi yarattığı dünyanın içine çekiyor ama bizi hiçbir zaman toz pembe düşlerle oyalamıyor içine sürüklendiğimiz dünyadan hiçbir zaman tam anlamında koparmıyor. Aytmatov, eserlerinde ‘’Hepimiz barış içinde yaşamalıyız, savaşlara son vermeliyiz.’’ mesajını vermekle yetinecek bir yazar değil. Bunun yerine savaş olmasa dahi acının her zaman olacağını ve asıl önemli olan noktanın acıya karşı vermemiz gereken tepkinin ne olacağını, onu kabullenip yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini anlatmaya çalışıyor.
Acı, savaş, ölüm... Bunların hiçbiri roman sayfalarında kalmakla yetinmedi. Dünya şimdiye kadar birçok savaş gördü, sayısız ayrılığa tanık oldu.
Aytmatov, mutlak gücün yarattığı baskıyı “Cengizhan'a Küsen Bulut”ta şu sözlerle dile getiriyor: “Gücünle büküp kırdığın hiçbir şeyin değeri yoktur, güce boyun eğenler ise boyun eğdirenin insaf ve merhametine kalmışlardır. Dünyanın düzeni de bunun üzerine kuruludur.”
Aytmatov yalnızca bu baskıyı anlatmaktan öte her sonun bir başlangıç, umudun direnmek anlamına geldiğini edebî bir şekilde ifade ederek hayat ile roman sayfalarını ustaca harmanlar. Toplumu, töreyi ve çevre şartlarının insanla ilişkisini, ayrılıkları, göz yaşlarını kurmaca kişilere ve onların hayatlarına yedirerek bizlere sunar. Bunu öyle ustaca yapar ki tüm bunların yalnızca roman sayfalarında sunulan bir kurgu olduğuna inandırır.
Comments