top of page
Yazarın fotoğrafıBregeal Yazıyor

"HAYVAN ÇİFTLİĞİ" - Fatmanur AY

Güncelleme tarihi: 31 Eki 2022

Ankara, 2022

HAYVAN ÇİFTLİĞİ

Asıl adı Eric Arthur olan George Orwell’in İkinci Dünya Savaşı sonlarına doğru 1945 yılında yayımladığı “Hayvan Çiftliği” isimli bu romanı, ne kadar çocuklara ‘’fabl’’ olarak erken yaşta okutulsa da aslında bu eser, yönetimin üstü kapalı bir biçimde eleştirilmesidir. Bu eserde eşitlik sağlamak amacıyla yönetime geçen domuzların elde ettikleri gücün rehavetine kapılarak kendilerini daha ayrıcalıklı konuma getirmeleri anlatılır. Çevirisini yapan Celal Üster’in belirttiği gibi “Hayvan Çiftliği, korkunç sonla biten bir peri masalıdır”. Bu masal ise şöyle anlatılır:

“Beylik Çiftliği”, Bay Jones tarafından hayvanları çalıştırarak ancak onlara hak ettikleri karşılığı vermeden yönetilmektedir. Çiftlikteki hayvanlar bu durumdan memnun değillerdir. Bir gün hayvanların ileri gelenlerinden olan Koca Reis adlı domuz gördüğü rüyayı anlatmak üzere hayvanları toplar. Rüyasında bütün hayvanlar refah içerisinde yaşamaktadırlar. Bu rüyayı gerçek hâle getirmek için tüm çiftliği örgütler. “İngiltere’nin Hayvanları” şarkısını herkese öğretir.

Birkaç gün sonra ölen Koca Reis’in anlattığı özgürlükçü düşünce ve ayaklanma çağrısı tüm hayvanlar tarafından benimsenmiş olur. Ancak kimse ayaklanmanın ne zaman gerçekleşeceğini bilmez üstelik kendilerinde de ayaklanmayı gerçekleştirecek cesareti bulamazlar. Bir gün Bay Jones’ in hayvanları haince kırbaçlaması ve zulmetmesi üzerine o cesareti kendilerinde bulurlar ev harekete geçerler. Tüm insanları çiftlikten uzaklaştırırlar. Yeni yönetimi belirtmek amacıyla çiftliğin kapısındaki “Beylik Çiftliği’’ yazısını da “Hayvan Çiftliği’’ olarak değiştirirler. Onlardan kurtulduktan sonra da başlarına yönetici gerekir. Tüm hayvanların en zekisi olarak bilinen ve diğer domuzlardan daha çok dikkat çeken Snowball ve Napoleon adındaki iki domuz, liderlik vasfını hemen üzerlerine alır ve çiftlik için yedi emir ve temel ilke oluşturulur. Buna göre bütün hayvanlar;

- İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman olarak bilecek,

- Dört ayak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost olarak bilecek,

- Hiçbir hayvan giysi giymeyecek,

- Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak,

- Hiçbir hayvan içki içmeyecek,

- Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek,

- Bütün hayvanlar eşit sayılacaktır.

Bu maddeleri George Orwell çok güzel bir biçimde açıklamış, İkinci Dünya Savaşı Dönemi’nde yazdığı bu kitapta insanlara çok güzel bir ders vermiştir. İşte o cümleler:

“İnsana karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz, onu alt ettiğimiz zaman bile onun kötü alışkanlıklarını benimsemeye kalkmayın. Hiçbir hayvan asla bir evde yaşamamalı, yatakta yatmamalı, giysi giymemeli, içki ve sigara içmemeli, paraya el sürmemeli, ticaretle uğraşmamalı. İnsanın alışkanlıkları kötüdür. Ve en önemlisi hiçbir hayvan, kendi türünden olanlara zorbalık etmemeli; güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmemeli!’’

Bu yedi emir ile çiftlikte herkes mutlu mesut yaşamaktadır. Herkes gücü yettiğince çalışmakta, eskisinden daha çok yem yemektedirler. Üstelik “pazar günü” tatil olarak ilan edilmişti; bu günde hayvanlar toplanır, haftaya yapılacak işleri planlarlardı. Yani çiftlik bütün hayvanların yönetimde bulunduğu, hepsinin söz hakkı olduğu ve fikirlerini açıkça belirtebileceği bir yer hâline gelmişti.

Aslına bakılırsa Snowball ve Napoleon birbirine çok zıt karakterlerdir. Snowball gerçekten hayvanların iyiliği için mücadele vermektedir ancak Napoleon elde ettiği gücün altından kalkamamış ve güç zehirlenmesi yaşamıştır. Napoleon kendisinin ayrı bir statüye sahip olmasını ve diğer hayvanlardan daha üstün olmasını istemektedir. Bunun için Napoleo,n gizlice Snowball’ u çiflikten uzaklaştırmış ve tüm hayvanların ondan nefret etmesini sağlamıştır. Çiftlikte olan her sorun Snowball’ ın üzerine atılmaktadır. Hatta bir keresinde yağan yağmur bile Snowball’ın suçu olarak görülmüştür.

Napoleon, hayvanların onun söylediği hiçbir şeyi sorgulamamasını istemektedir. Eğittiği köpeklerle hayvanları korkutmakta ve düşüncelerini onlara dayatmaktadır. Artık Bay Jones’ın da yönetiminden de beter bir yönetim vardır. Hayvanlar, eskisinden daha çok çalışmakta ancak daha az yem almaktadırlar. Ancak Napoleon ve köpekleri Bay Jones’ın yönetimi her zaman daha da yermekte ve bulundukları durumu övmektedirler. Hatta ‘’Napoleon olmasa içtiğiniz suyun tadı tatlı olur muydu?’’ diyerek hayvanlara Napoleon’a muhtaç olduklarını aşılarlardı. Bu şekilde hayvanlar da yönetime karşı çıkamazdı. George Orwell’ın da dediği gibi ‘’Kimsenin düşüncelerini söylemeye cesaret edemediği bir devir gelmişti.’’

İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda yayımlanan eserde kişisel hırsların bir toplumu nasıl yok ettiği, eşitlik uğruna mücadele verdiği düşünülen liderlerin nasıl birer diktatöre dönüştüğü ve cahil insanların fikirlerinin acımasızca nasıl değiştirildiği eleştirilir. Hayvanlar âlemi konu alınıyormuş gibi insanlar âleminin anlatıldığı romanda, insanlar gibi giyinen, yatakta yatan ve kadeh kaldıran hayvanlar çıkar karşımıza. Metnin tamamını satirde rastlanılan grotesk tekniğinin kullandığı hayvan imgesi oluşturur.¹

Güç sahibi olmak, hükmeden grubun acımasızlığına son vermek adına yapılan savaşlar, gücün başka bir grubun eline geçmesi ve o toplumun yok oluşuyla noktalanır.²

Sonuç olarak, Orwell’ın 1945 yılında yayımlanan “Hayvan Çiftliği” adlı eserinde dönemin sosyal ve siyasal durumunun ironisinin metnin her tarafına hâkim olduğu görülür. İnsanın hayvani doğası var olduğu sürece, sistemler değişse bile güç, iktidar hırsı ve toplumdaki eşitsizlikler her zaman olacaktır. En çarpıcı nokta ise eserin bir çocuk kitabı havasında “Bir Peri Masalı” alt başlığı altında sunulmuş olmasıdır. Oysa içerik bakımından bu yapıya ters bir görünüm çizer. Eserin sonunda iyiler kaybeder. Söylenmek istenenler, verilmek istenen mesajlar, ipuçları, kahramanların karakterlerinde ve söylemlerinde gizlidir.³


KAYNAKÇA

105 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

תגובות


Sitemize Abone Olun

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

bottom of page