top of page
Yazarın fotoğrafıBregeal Yazıyor

"KALK MEMOLİ" - Hayat ALKAN

Güncelleme tarihi: 31 Eki 2022


Hayat ALKAN / 11-H

Ankara, 2019

MANZUM HİKÂYE


KALK MEMOLİ


"Kalk Memoli, kalk!" "Ne oldu anne?" "Hadi kalk be kuzum bee! Ne zamandır tependeyim kalk. Baban geldi." "Anne bi bana bak bakiyim, Yine mi o hâlde geldi o şerefsiz?" "Yok oğlum, yok bişey, sen kalk hadi!" "Ah be annem be! Kaç keredir söyledim sana, bi dinlesen beni!" "Kolay mı oğlum, kolay mı?"

Kalktı, yüzünü yıkadı, mutfağa geçti oturdu. Bir iki parça ekmek, birkaç zeytinden başka bir şey yemedi; fazlası da yoktu zaten. Annesine sarıldı, “Dikkat et kendine!” dedi, ne kadar boşuna olduğunu bile bile. Tulumunu aldı eline ve çıktı kapıdan. Annesi aklındaydı,

"Ya o adam yine bir şey yaparsa?" dedi kendi kendine. Gerçi hareket edemeyecek kadar sarhoştu sabah gördüğünde

“Bu ay usta ne kadar keser yevmiyemden? Anneme o beğendiği masa örtüsünü alabilecek miyim acaba bu ay? Ya çatıdaki delik ne olacak?” Yine karışmıştı kafası öylesine düşünceliydi ki

tamirhaneye ne çabuk geldiğini bile anlayamadı . Recep Usta tavlaya oturmuştu bile “Hoş geldin evlat!” dedi. “Geç içeri de başla bir an evvel.”

Gitti, giydi tulumunu. Başladı mesaisi. İşe anahtarları sıralamakla başladı. Ardından gelen üç arabayla da o ilgilendi. Gariptir ki bu işe ayrı bir yeteneği vardı. Çoğu zaman ustasına danışmaya bile gerek duymadan hallediveriyordu işini. Zaman arabaların altında pek de hızlı geçmezdi. Akşam oldu, dükkanı toparladı ve çıktı.

Tulumu yine kirlenmişti.

Evde yıkayacak malzeme de kalmamıştı ki! Nasıl olacaktı böyle, nereye kadar gidecekti? Bakkala uğradı, bir ekmek istedi, İsmail Efendi başladı veresiye defterinin sayfalarını çevirmeye. İyi adamdı, Allah’tan da aylığa kadar idare ediyordu onları. Hayırsız babasının bir şey yaptığı mı vardı ki! Onun kuş kadar maaşı ve

Annesinin örüp sattığı iki parçacık el işinin parasıyla yaşıyorlardı işte. Aslında sadece annesine üzülüyordu. Ne kendine ne de başka bir şeye… Sadece yüzündeki her çizgiye başka bir acı sığdırmış o kadına.

Eve geldi, annesi onu beklemişti. Yüzünde, kollarında bir şey yoktu çok şükür. Çok yorulmuştu, annesine sımsıkı sarılıp yatağına gitti. Hiçbir şey yapamıyordu zaten, en zoru da buydu. Sabah kalkıyor, çalışıyor, akşam yatıp uyuyordu. Ama yetmiyordu işte. Yan odadaki sessiz hıçkırıkları duymazdan gelemiyordu. Çok zordu çok, ellerinden tutup

“Hadi annem, kurtardım bizi artık!

Senin de çiçekli masa örtün, bembeyaz tüllerin olacak. Senin de komşuların, günlerin olacak anne!” diyememek. Yine olmuştu işte, sadece hayal kurup daha fazla üzülmekle kalmıştı. Gözünden düşen yaşları sildi ve kapattı gözlerini. Belki de sabah burada uyanmazdı. Belki de sabah annesi onu mutfaktan gelen kurabiye kokularıyla uyandırırdı. Bir belkiye koyup hayallerini uyurdu uyuyabildiği kadar ...

26 görüntüleme0 yorum

Komentarze


Sitemize Abone Olun

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

bottom of page